Perihan USTA

Yönetim Danışmanı & Eğitim Bilimci Araştırmacı Yazar,Baş Denetçi

Page 9 of 13

IX.KOBİ ZİRVESİ VE KOBİLERİN GELECEĞİ

Türkiye’nin en etkin ve en geniş katılımlı sivil toplum platformlarından olan KOBİ Zirveleri’nin IX.su 20-21 Mart’ta İş Bankasının Ana sponsorluğunda İstanbul Ticaret Odası Meclis Salonu’nda gerçekleşti.

     “KOBİ’ler için  Yeni Fırsatlar ve Pazarlar” ana temasıyla gerçekleştirilen oturumlarda; “Dünya’da ve Türkiye’de Mali Finans Politikalarının Piyasalara Etkisi”, “Başarıya Giden          Yolda, Teşvikler ve Destekler”,“KOBİ’ler Yeni Pazarlar ve Rekabet Destekleri”, “KOBİ için Alternatif Finans Kaynakları”,“Piyasalarda Meydana Gelen Yeni Gelişmelerin                      Sektörler Üzerindeki Etkileri”  konuları, kamu ve özel kesimin en üst düzeyde kurumsal katılımıyla oturumlarda ele alınarak KOBİ’ler için dönüşümü esas alan bir yol haritası            oluşturuldu.  TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Aktepe açılış konuşmasında, KOBİ’lerimizin sorunlarının iş dünyamızın güçlü STK’ları, odaları, birlikleri ile birlikte,            bürokrasinin dinamik unsurlarını ve üniversitelerimizin akademik gücünü işin içine katarak başarabileceğimizi belirtti.

KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan;“‘KOBİ’ler İçin Yeni Pazarlar ve Rekabet Destekleri, Bilişim ve İnovasyon’ gibi önemli konuların ele alındığı zirvenin önemine değindi.Kaplan: “Günümüzde, KOBİ’lerin ülke ekonomilerinde sahip olduğu oransal büyüklük bir yana, toplam istihdam, katma değer, yatırım, vergi, ihracat ve krediler içindeki paylarının da önemli boyutlara ulaştığı görülmektedir.
Bu nedenle kalkınma ve büyümenin itici gücü olan KOBİ’lerimize büyük önem veriyoruz. Küreselleşme süreciyle birlikte, KOBİ’lerimizin mevcut pazarlarını geliştirmeleri amacıyla yaptıkları, tanıtım ve tutundurma çalışmaları ile yeni ve potansiyel pazarların araştırılması faaliyetlerini destekliyoruz” dedi.
İTO Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş da, dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşanan bir ekonomik buhranın, diğer ülkelerin de buhranı haline geldiğini kaydetti.
İstanbul Sanayi Odası Başkanı (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük de, dünya ekonomisine yönelik algı ve kabullerin kökten değiştiğini ifade ederek, kriz sonrası dünyada, ekonomik merkezlerin, Batı’dan Doğu’ya doğru kaydığını, merkezlerin yer değiştirdiğini ve ölçeklere yaklaşımın da değiştiğini söyledi.
Küçük, “Bugün, artık, bütün dünyada, KOBİ’ler, her zamankinden daha önemli hale gelmiş,küresel rekabetin asli unsurları olarak, ekonomi gündeminin merkezine oturmuşlardır. Girişimcilik, inovasyon, yenilikçilik, esneklik gibi rekabetçi özellikler KOBİ’ler ekseninde tartışılır olmuştur. Küresel rekabette öne geçmenin yolu, öncelikle KOBİ’leri dönüştürmekten geçmektedir” dedi.

IX.KOBİ  ZİRVESİ LİNKİ:http://www.virahaber.com/haber/ix.kobi-zirvesi-ve-gelecegi-27778.htm

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ AÇILIŞ KONFERANSI-ZİHNİN EKONOMİK KULLANIMI

TARSUS DÜNYA  KADINLAR GÜNÜ  AÇILIŞ  KONFERANSI  VE  SOROPTİMİSTLER  EĞİTİMİ /2-3-4 MART 2013

ZİHNİN  EKONOMİK  KULLANIMI

“İnsan Hakları/Kadının Statüsünün Yükseltilmesi” ana alanında çalışmalarını  desteklediğim
Tarsus Şelale Sorotomist Kulüp Yönetim Kurulu üyelerine ‘’21.Yüzyıl Stres Yönetiminde Yaşam Becerileri’’ ana temasıyla yaklaşık 2 gün süren bir eğitim verdim.

Katılımcıların  heyecanı ve yakın  ilgisiyle gerçekleşen eğitim programı, Tarsus’un tanıtımıyla renklendi.
Tarsus Ticaret Odası Başkanı Sn.Mehmet Karagözlü  ile yapılan toplantı sonucu  bölgenin sanayi  kesiminin olası eğitim ihtiyaçları  paylaşıldı.
Tarsus’ta gerçekleşen diğer bir organizasyon ise Dünya Kadınlar Günü açılış konferansı idi.
Dünya Kadınlar Günü açılış konferansı 4 Mart Tarihinde, tüm kamu yöneticileri ve Tarsus’un güzide kadınlarının  katılımıyla gerçekleşti.
Özellikle Mersin Baro Başkanı  Alpay Bey ve Tarsus  Kent Konseyi Başkanı Dr.Ali Cerrahoğlu,Tarsus Bld.Bşk.Vekili,TSKF 2.Başkanı ve Mersin Soroptomist Üyelerinin katılımı konferansa ayrı bir değer ve önem kattı .
Her  yeri ayrı bir güzellik sergileyen Tarsus ülkemizin nadir güzellikte yerleşim bölgesi. Tarsus’un sıcak iklimi ile bütünleşen  insanların  yakın  ilgisi beni oldukça  duygulandırdı.


ZİHNİN  EKONOMİK  KULLANIMI  ile ilgili konferans içeriği;
Zihnin  doğal hali ‘’Dengeli, Mutlu ve İtaatkar’’ olarak tarif edilmektedir.
Oysa ki bu çağda zihnin  ‘’Aşırı ve Panik Düşünceleri’’yle  karmaşık bir trafikteymiş gibi kayboluyoruz.
Zihin orada burada devamlı dolaşım halinde ve  koşturmaca bir yarış içinde.
Biz de  onun arkasından mütemadiyen koşuyoruz.
Bir yandan gelişen teknolojiler ve değişime ayak uydurmak bir yandan küresel dalgalanma ve krizlerle yol alan insanlık, makro ve mikro tehditlerle baskı altında bir yaşam sürdürmekte.
Bu çağda gelişen teknolojilerin insan psikolojisi üzerine etkisi ise ayrı bir önem taşımakta.
Gelişen teknolojiler, insanlarda  gittikçe ‘’NARSİZMİ ‘’ öne  çıkaran bir duygusallık yaşatmaktadır.
İnsanlar özel  hayatlarını internette paylaşarak tıklama sayılarıyla mutluluklarını artırmakta veya içe kapanıp gizli bir hüzün yaşamaktalar.
Sonuçta  giderek  artan tükenmişlik sendromu ile psikolojisi  bölünmüş hayatlar yaşanmakta ve  insanlar  yalnızlaşmaktadırlar.
Evet  insanlar gittikçe yalnızlaşmakta  ve varlıklarını sorgulmaktadırlar.
Böyle bir  yaşam zihin sağlığımız için büyük bir tehdittir.
Son yapılan araştırmalar bu tehditi gözler önüne sermektedir.
Almanya’da 2011 de nufusun % 41.1’i 43200 kişi depresyon, korku ve tükenmişlik nedeni ile emekliye ayrılmış.
Türkiye’de son 5 yılda antideprasan kullanımı  % 65 oranında artmış.
Antideprasan satışının 10 Milyar  $’ı  bulan günümüz dünyasında  psikolojik rahatsızlıklar ve önemli nedeni  STRES  büyük bir tehdit.
Tüm bu olumsuzlukların ana nedeni ise  ‘’Zihnin dengeli ve ekonomik kullanılamaması’’.

Bu gelecek bizim ve farkında olmak sorumluluğu getiriyor.
21.YY.da   ayakta  kalmanın  yolu gelişim ve değişimdir.
BUNUN  İÇİN  DENGELİ  BİR  KİMLİK  OLUŞTURMALIYIZ.
Dengeli kimlik ise’’Mutlu ve itaatkar’’ bir zihin ile sağlanır.
Bunun için zihin nasıl çalışıyor, düşüncelerle nasıl mücadele ediyor  bilmeli,
Dengeli  ve kaliteli bir hayat için  ZİHNİ  EKONOMİK  kullanmalıyız.

Enerjiyi Yaratanlar : Hareket, Dönüşüm, Güç

Bu ana tema sanırım, bugün bir çok şirkette uygulanan  klasik yönetim felsefesini  yenileyebilmenin formülü olacaktır.

 MCT Danışmanlık’ın bu sene 18.’sini düzenlediği İnsan Kaynakları Zirvesi, 13-14 Şubat 2013 tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayında büyük bir katılımla gerçekleşti.
İnsan Kaynakları profesyonellerini buluşturan konferansın bu yılki teması,
Enerjiyi Yaratanlar : Hareket, Dönüşüm, Güç
Liderler, yöneticiler ve insan kaynakları profesyonelleri için enerjiyi yaratmak ve yaymak, performansa çıkan yolu tarif ediyor. Enerji, kimi zaman sektörde değişen regülasyon, rekabet ve pazar dinamikleri ile dışarıdan, kimi zaman da değişen bir yönetim anlayışının uygulamaları ya da çalışanlarının sesi ile içeriden yaratılıyor ve yayılıyor.
İnsan Kaynakları Zirvesi 2013 içeriği, kurumlarda “Yüksek Performans”ı tetikleyen 4 ana unsur çerçevesinde sunuldu.

Konferansın  dört ana başlığı;
İKLİM / Enerjiyi Yaratan ve Yayan İklim
ETKİLİLİK / Enerji Yaratan ve Yayan Uygulamalar
LİDERLİK / Enerji Yaratan ve Yayan Liderler
YETKİNLİK / Enerji Yaratan ve Yayan Bireyler

İnsan enerjisi ve bu enerjinin hiçbir zaman durmayan bir güçle hareket etme arayışında olan kurumlar ve liderleri için harekete, dönüşüme ve güce dönüşme formülleri  uygulamalarla ele alındı.

-“Kendimizi geliştirmek için çocuklar gibi olmalıyız”-
“Enerjiyi Yaratanlar, Hareket, Dönüşüm, Güç” temalı etkinlikte açılış konuşmasını yazar ve eğitimci “Zihin Haritalandırması” (Mind Mapping) kavramının yaratıcısı olarak bilinen  Tony Buzan yaptı.
Buzan, insanların yaşlarının ilerlemesiyle giderek daha monoton bir yaşamın içerisine sürüklenerek yaşam enerjilerini kaybettiklerini belirterek, “Monoton olmak yaşlandıkça beyninizin başına gelen bir şeydir. Sıkılırsanız sistemi kapatırsınız. Uyku moduna geçersiniz. Bilgi çağında beyinler kendilerini kapatıyor ve enerji aşağı doğru düşüşe geçiyor. Biz enerji çağında değiliz. Öyle olduğunu zannediyoruz ama değiliz. Bu nedenle bir sonraki dönem öğrenme dönemi. Kendimizi geliştirmek için çocuklar gibi olmalıyız, en az onlar kadar enerji dolu olmalıyız. Gelişmek için bütün insanların çocuk gibi olması gerekiyor. Ben bu yaşımda bütün enerjimi sabah uyandığımda bir vizyonumun olmasına borçluyum. Sabah uyandığımda o günle ilgili bir hedefim oluyor” şeklinde konuştu.
Zirvede konuşan “Ben Nesli” (Generation Me) kitabının yazarı Jean Twenge de, günümüzde artık “BEN DİLİNİN” kullanımının giderek arttığını, bunun kişiler ve kurumlar arasındaki sağlıklı iletişime zarar verebildiğini belirterek, “Günümüz kuşağında artık daha fazla ‘ben’ sözcüğünü kullanıyoruz. ABD’deki okul kitaplarında bile birinci tekil kişinin kullanımının arttığını görüyoruz” dedi.

Konferans ‘’Her yıl kendini yenilemesi, uluslar arası iş trendlerini geniş bir perspektiften ele alması’’  ile katılımcıların yoğun ilgisini çekmektedir. Ancak  bazı sunumlarda her yıl kullandığı  taktiği  tekrardan uzak kalırsa,‘’YARATACAĞI  ENERJİNİN  GÜCE  DÖNÜŞÜMÜ ‘’ sanırım daha etkili  olacaktır.

POZİTİF YÖNETİŞİMLE GELİŞEN POZİTİF YAŞAMLAR

Profesyonel iş dünyasına yıllardır anlattığım ve uygulanmasına yardımcı olduğum  ‘’Pozitif Yönetişim’’, bir gün ‘’Pozitif Yaşamlarla’’ hayatıma çıka geldi.

Yaşantımızda savunduğumuz felsefi bakışları özümsedikçe, bir gün hiç beklemediğimiz bir anda hayatımızın farklı bir penceresi olarak iç dünyamıza açılır ve daha sonra kendi hayat gerçeğimizi oluştururlar.
İşte hayatımda böyle bir gerçeğin tanığıyım ve belki de 28 yıllık iş hayatıma (20 yıl Ağır Sanayi-8 yıl Gıda,Teknoloji Sektörü) sunduğum etik
hizmetlerin neticesi ancak şimdi bana ödül olarak geri döndüler ve dönmeye devam ediyorlar,” POZİTİF YAŞAMLAR” olarak.
Bu hedefe varmak tıpkı bir yaşam seyahati gibiydi.
Uzun,ince,kavisli,yaratıcı,değişimcilik içeren ve sabır gerektiren ”İNCE UZUN BİR YOLDAYIM”, şarkısında da olduğu gibi….
Böyle bir gerçekliği yaşamak sanki hayatımızın milli piyangosu.
Veya kaybediyorum derken yeniden kazanımlarla renklenen bir yaşam yolculuğu.
Bir ay önce yayınladığım ‘’YENİ BİR BEN DOĞUYOR’’ adlı makale içeriği( http://www.virahaber.com/haber/yeni-bir-ben-doguyor-kongresinde-kosulsuz-sevgi-farkindaligi-yaratildi-26721.htm) sanki yaşadığım bu gerçekliğin işareti gibi oldu.
Sonuçta,Görmek, Anlamak ve ‘’OL’’mak derler ya, hayat ta böyle bir şeymiş.
Yani hayatın gizemi ‘’OL’’ maklar da var olmakmış.
Ben böyle bir gerçekle ‘’ POZİTİF YAŞAMLAR’’ da yola çıktım ve ”YENİ BİR BEN OLARAK”, ben ‘’OL’’ dum.
Bugün öyle bir şey yap ki GELECEK sana teşekkür etsin…(Alıntı)

DÜNYA PAZARININ DEĞİŞEN DİNAMİKLERİ; “DÜNYANIN YÜZDE 80’İ ZENGİNLEŞECEK”

Maryland Üniversitesi Küresel Strateji ve Girişimcilik Profesörü Anil Gupta, “10 yıl içinde bu değişimi göreceğiz” dedi.
Maryland Üniversitesi Küresel Strateji ve Girişimcilik Profesörü Anil Gupta, “Dünyanın yüzde 80’i zenginleşmeye başlayacak. Daha çok gelir ortaya çıkacak. Aslında yoksulların da ihtiyaçları değişecek. 10 yıl içinde bu değişimi göreceğiz” dedi.
Gupta, 11. Sanayi Kongresi ve İnovasyon Sergisi’nde konuk konuşmacı olarak yaptığı konuşmada, gelişmekte olan ekonomilerin öne çıkmak istediğini, ancak temel ideolojik bir kaymanın söz konusu olduğunu belirterek, “Bunlar aslında işin yayılması için iyi şeyler. İdeolojik kayma olduğu sürece bu devletten piyasaya yansıyacaktır” diye konuştu.
Girişimcilerin teşviklerinin bürokratlara göre daha büyük olduğunu ifade eden Gupta, şunları söyledi:
“Özellikle gelişmekte olan pazarlar büyümeye devam edecekler gelişmiş pazarlara göre 3-4 kat büyüyecek. Gelişmekte olan pazarlar artık büyük ve gelişmiş piyasaların üstüne çıkmaya başladı. Gelişmekte olan piyasalar, dünyadaki GSYH yüzde 33’ünü karşılıyor ve 2020’de bu yüzde 50’nin üzerine çıkacak. İşte yapısal değişim derken bunu kastediyorum.”
1980-1990’lara bakıldığında AB ve ABD’li şirketlerin piyasa şemalarının olduğunu, Hindistan, Rusya ve Brezilya’nın sıralamada yer almadığını anımsatan Gupta, “Artık Çin’i, Hindistan’ı, Rusya’yı dahil etmeyen şema bulamazsınız. Asya, 2025’te AB ve ABD’nin önüne geçecek. 10-12 yıl sonra Asya’nın GSYH’sı AB ve ABD kadar büyük olacak.

Türkiye, bir Avrupa bir ülkesi mi, yoksa Asya ülkesi mi olacak?
Bu Türkiye’nin sorması gereken bir soru. Yatırım yönleri daha çok değişiyor. Gelişen ekonomilere yatırım yapılıyor. Gelişmekte olandan gelişmekte olana doğru bir ticaret oluyor. 20 yıl içerisinde dünya ticaretinde bir kayma olacak. Bu Türkiye’deki ticarete, ihracata da yansıyacaktır” ifadelerini kullandı.

“Orta sınıfın yükselişi söz konusu”
Gupta, 2020 yılında gelişen ekonomilere giden doğrudan yatırımların yüzde 50 olmasının beklendiğini anlatarak, şunları dile getirdi:
“Büyük imalatçı kim olacak?
 Orta sınıfın yükselişi söz konusu.

Bir rapora göre gelecek 15 yılda daha çok kentsel inşaatlar olacak ve orta sınıf burada yer alacaklar.Dünyanın yüzde 80’i zenginleşmeye başlayacak. Daha çok gelir ortaya çıkacak. Aslında yoksulların da ihtiyaçları değişecek.
10 yıl içinde bu değişimi göreceğiz. Ekonomik güce rağmen gelişen ekonomiler, gelişmiş ekonomilerden daha büyük hale gelecek. Bu noktada Çin, gelecek 10-15 yılda Ar-Ge’ye Amerika kadar yatırım yapılabilir olacak. Ama Çin, ABD ile yarışabilir anlamına gelmiyor. Gelişmiş piyasalarda büyük bir dalgalanmalı bir ekonomik dönüşüm olacak. Çünkü nüfus yaşlanıyor. Gelişmiş ekonomilerin gelişmekte olan ekonomilerle rekabet söz konusu.”

Hindistan ve Çin’in çok hızlı büyüdüklerini ama yolsuzluğun en fazla görüldüğü ülkeler arasında yer aldıklarını vurgulayan Gupta, “2020’de Çin’in nerede olduğunu söylemek çok güç. Çinliler bireyseller, Japonya’dakiler gibi toplu çalışmalar yapmıyorlar. Gelişmiş ekonomiler büyümelerini durdurdular. Gelişen ekonomilerde bir gelir adaletsizliği bulunuyor. Sürekli yükselen bir yolsuzluk söz konusu. Dünya daha fazla bağlantılı hale geliyor. Bir kelebek etkisi gibi dünyanın başka bir yerinde olan bir şeyi duyabiliyorsunuz” şeklinde konuştu.

“Genç nüfus baş belası da olabilir”
Gupta, Afrika nüfusunun yaş ortalamasının 19 olduğunu anımsatarak, “Ama Afrika gençliği işsiz. Aslında bakıldığında bu bir devrim gerektirir. Genç nüfus iyidir ama baş belası da olabilir” dedi.

 

SÜRDÜRÜLEBİLİR REKABET GÜCÜ-Bölgesel üretim, Küresel Güç

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük,’’SÜRDÜRÜLEBİLİR REKABET GÜCÜ’’ ana temalı 11.Sanayi Kongresi ve İnovasyon Sergisi’nin açılışında yaptığı konuşmada, BÖLGESEL ÜRETİM,KÜRESEL GÜÇ kaynaklarının analizine değindi.
Bunun için ’’Bundan sonraki 10 yıl için hedefimiz üretim sanayisi daha güçlü bir Türkiye yaratmak olmalıdır” diyerek sözlerine şöyle devam etti;
‘’2000’li yıllarda hem dünya hem Türkiye  ekonomisinde önemli değişiklikler yaşandı.
Bilgi ve İletişim Teknolojilerinde, devrim niteliğindeki gelişmelerle mesafeler, sınırlar eski anlamını yitirdi.

THOMAS FRİEDMAN’IN İFADESİYLE, DÜNYA DÜZLEŞTİ!
Küresel ekonomide bırakın devasa şirketleri,tek tek bireyler bile tüm dünyada hareket imkanına kavuştu,21. yüzyılın ilk on yılı siyasi gelişmelerden, askeri çatışmalardan çok,  ilerde muhtemelen bu yönüyle hatırlanacak.
Etkilerini hala hissettiren küresel kriz, bu dönemin önemli kırılma noktalarından biri oldu.Kriz, dünya ekonomisine yönelik algı ve kabullerimizin, kökten diyebileceğimiz bir şekilde değişmesine yol açtı.
Ekonomide,güç merkezlerinin yer değiştirdiği,batı’dan doğu’ya doğru kaydığı gerçeğini gündeme getirdi.

‘’KARTLARIN  YENİDEN  DAĞITILDIĞI DÖNÜM NOKTALARINDAN BİRİNDEYİZ’’
Deyim yerindeyse tarihte, kartların yeniden dağıtıldığı  dönüm noktalarından birindeyiz. Gelişmelerin yönünü iyi kavrayan, değişime uyum sağlamak için gerekli önlemleri zamanında alanlar öne geçerken, diğerleri geride kalacak!
Bu tabloda ülkemiz nerede diye bakacak olursak, son yıllarda makro ekonomik istikrar anlamında önemli kazanımlar elde ettiğimiz tartışmasız bir gerçek.
Diğer taraftan, şirketlerimiz küresel rekabet mücadelesinde, önemli tecrübe ve birikim edindi.

“ÜRETİM KAPASİTESİ ARTIRILMALI, SANAYİ DAHA GÜÇLÜ HALE GETİRİLMELİ”
11. Sanayi Kongresi’nin temasının “Bölgesel Üretim, Küresel Güç” olarak belirlenmesindeki amacı,merkeze Türkiye’yi koyan, entegre bir anlayışla, üretim ve dolayısıyla satış kapasitesini tüm bölgeye yaymak,üretim ağını genişletmek olarak açıklayan Küçük, Türkiye’nin taşımacılık, ulaşım ve lojistik merkez vizyonunun hayata geçebilmesi ve sürdürülebilir hale gelmesinin en önemli şartlarından birinin güçlü bir üretim ayağı olduğunu vurguladı.
Küçük, “Ekonomideki üstünlüğünü üretim gücünden alan Türkiye’nin dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek gibi hedeflerini gerçekleştirebilmek, işsizlik başta olmak üzere, ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmek için yapması gereken, üretim kapasitesini daha da artırmak, sanayisini daha da güçlü hale getirmektir” dedi.

İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan ise,Türkiye’nin güçlü yönetimi biz sanayicilere yeni vizyon ve pazarlar açmıştır diyerek sözlerine şöyle devam etti.
‘’İçinde bulunduğumuz yüzyılda, klasik rekabet anlayışı ve yaklaşımlarıyla yola devam etmemiz imkansız.Sadece özel sektörün, önlem alması ve çaba göstermesi, mevcut küresel rekabet koşulları için yeterli değil.Etkin devlet olmaksızın  ekonomik ve sosyal anlamda sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi asla mümkün değil.
Nitekim ekonomide liberal, siyasette güçlü ülkelerin hızla kalkındığına tanık oluyoruz.
Hükümetlerin yeri ve önemi artık çok daha belirgin, dolayısı ile  özel sektör olarak bizim de yaşadığımız ülkelerin uluslararası gücünden yararlanmamız,destek almamız gerekiyor.
Bunun en iyi örneklerinden biri,özellikle de geçtiğimiz yıllarda sürdürdüğü istikrarlı ve güçlü yönetimiyle  Türkiye’dir’’.

 

THE ART OF WAKENING- YENİ BİR BEN DOĞUYOR

‘’Kainat bir kitaptır ve insan onun baş yazarıdır’’ diyen Nur Artıran’ın sözleri  ‘’YENİ BİR BEN DOĞUYOR’’ kongresinin gündemine  yerleşti.

Sn.Türkan Aydoğmuş’un gerçekleştirdiği yurt içi ve yurt dışından katılan yabancı uzman ve araştırmacıların değerli sunumlarıyla  gerçekleşen kongre  ‘’KOŞULSUZ SEVGİ’’yi bizlere yaşattı.
“Yeni Bir Ben Doğuyor” kongre kapsamında;
Koşulsuz sevgiyi, bir başka deyişle yargılamaya yer vermeden, karşılık beklemeden gösterilen sevgiyi fiziksel hayata geçirme ve bunun toplum yaşamındaki önemi konusunda farkındalık yaratırken bilimsel açıdan da araştırma konusu olmuş bazı yol ve yöntemleri, sadece bilim insanları ve araştırmacıların değil, bütün insanlığın anlayabileceği bir anlatım ile paylaşıldı.
Kongrede değerli  uzmanların paylaştığı bilgileri hayatın önemli  şifreleri  olarak kullanmanın gerekliliği ve sahip olduğumuz pozitif potansiyelin hayata geçirilmesi konusu önemle  vurgulandı.
İnsanın iç dünyasının ele alındığı oturumlarda yer alan Fizik Mühendisi Robert Boustany, Chiropractors Dr.Joseph ve Dr.Carolyn Clauss  değerli açıklama,paylaşım  ve uygulamalarla zirvenin odak noktasını oluşturdular.
Katılımcıların ilgisini çeken bu uzmanların özellikle ağrıların giderilmesinde kullandıkları pratik ve bilimsel uygulamalar kayda değer bir deneyim oluşturdu.
Chiropractors Dr.Joseph ve Dr.Carolyn Clauss’un omurga sistemi üzerinde canlı uygulamaları ile eşzamanlı bir iyileşmeye tanık olduk.İnsana verilen değer ve önemi bu kongrede daha detaylı deneyimleme şansına sahip  olduk.
Özellikle Sn Türkan Aydoğmuş’un ‘’Benim sizi sevdiğim kadar lütfen siz de kendinizi sevin’’ sözleri bizleri oldukça duygulandırdı.
Bu söylemler yürek ister.
Çünkü söylem kadar ‘’OL’’mak gerekir.
İşte bu yüzdendir ki Houston’da yaşayan Türk mühendis Türkan Aydoğmuş, sevgi dolu yüreğiyle Amerika’dan gelerek, bu organizasyonu değerli ekibiyle Türkiye’de ‘’OL’’u gerçekleştirerek projeyi hayata geçirdi.
Kendisini ve ekibini bu bağlamda yürekten kutluyorum.
Şefkat ve bilgeliği iki kanadı olan kuşa benzeten Alejandro Chaoul
‘’KUŞ GİBİ UÇUN’’ diyerek insanın olumsuz duygularını olumluya çevirerek bu uçuşu gerçekleştirebileceğini belirtti.
Sonuç mesaj;
Bütüne bakmak ve bütün olmak koşulsuz sevginin beklide geçiş kapısı.
Bu geçiş kapısı bizleri sevgiyle vermeye ve paylaşmaya davet ediyor.
Hayatın ‘’ROBOTİK ARZULARI’’  yanında ruhun  arzusunu da anımsamak gerekir.
İşte bu anımsa insanoğluna sonsuz huzur getirir.
21.yüzyılın bencilleştirdiği arzularla donanan insanlık,kendi özüne dönüş için hayatını objektif olarak gözlemleyebilmeli.
Ya bencil arzuları besleyecek ya da ruhun saf, pozitif arzularına da  kulak verecek.
Bütünsel bakabilmek için bu arzuların dengelenmesi gerekir.
Aksi takdirde yaşamın kurbanları olup, kendimizi kırbaçlayıp dururuz.
Bu kırbaçlamalar sonuçta ‘’ÖFKE KARAKTER’’ini oluşturmamıza neden olur.
Bu karakter ise farkında olmadan bizi ciddi kayıplara götürebilir.
Bu kayıplarla yaşanmamış hayatların aktörü olmamalıyız.
Hayat bir yolculuk olduğuna göre önümüze çıkan her kişi, koşul ve durumları aslında koşulsuz sevgi kapısından geçebilme deneyimini bizlere yaşatan fırsatlar olarak görebilmek gerekir.
Bu deneyimlerde ‘’YÜREK-AKIL DENGESİ’’ çok iyi kurulmalı.
Unutulmamalı ki akıl hissetmez, gönül hisseder.
Önce kendimizi hissetmeliyiz, kendimizi bilmeli, anlamalı sonra karşımızdakini anlamalıyız.Yani ‘’KALP  ZİHNİMİZİ’’ açık tutmalıyız.
Türk kültürünün tüm dünyaya tanıtımının yanı sıra son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde farkındalık sağlayan holistik sağlıkla ilgili uluslararası bilgi ve kültür alışverişini sağlayan organizasyon için Sn.Türkan Aydoğmuş’u gönülden tebrik ediyoruz.

İNOVATİF BİR LİDER OLARAK BAŞBAKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN VE ’’MADE İN TURKEY’’

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,”Türkiye İnovasyon Haftası”nın açılış programında yaptığı konuşmada, inovasyon konusunun etkili bir gündem maddesi olduğunu belirtti.
Ekonomiye değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Bizim, diğer bazı ülkeler gibi, ekonomimizi büyütecek, ekonomimizi sürekli güçlü tutacak hazır kaynaklarımız yok. Ancak ,”Çalışkan, zeki bir iş gücümüz, insan kaynağımız var.Sürdürdüğümüz başarılı stratejilerle  büyük bir  potansiyel arz ediyoruz. Tabii kaynaklarımız çok zengin olmasa da dünyanın birçok ülkesine nazaran, çok daha zengin, çok daha güçlü bir kaynağı, önemli bir avantajı elimizde bulunduruyoruz. Evet… Bizim yeterince petrolümüz, doğal gazımız, altın madenlerimiz olmasa da genç, dinamik, üretken, çalışkan, zeki bir iş gücümüz, insan kaynağımız var.”

Dünya nüfusunun hızla yaşlanırken Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusuyla dünyada çok avantajlı bir yerde durduğunu vurgulayan Erdoğan, ”Kaldı ki ekonomide başarının sırrı ne emektir, ne sermayedir ne şudur ne budur… Tek kelimeyle insandır. İnsan varsa emek vardır. İnsan varsa sermaye vardır. İnsan varsa tüketim, üretim, yatırım vardır. İnsan yoksa bunların hiçbiri yoktur. Dolayısıyla bunların hepsi insanın türevidir” diye konuştu. ”Kuru kuruya” genç nüfusa sahip olmanın yetmediğini de ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ”Genç bir nüfusumuz, dinamik bir nüfusumuz olmasına rağmen, on yıllar boyunca bu büyük potansiyel harekete geçirilmedi. Genç nüfusunuz olabilir; ama bu genç nüfus çok iyi eğitilmeli. Nasıl ki petrol, nasıl ki altın, elmas, işlenmeden hiçbir anlam ifade etmiyorsa, aynı şekilde insan da eğer işlenmezse, maalesef bir anlam ifade etmiyor. Biz, son 10 yılda, hükümet olarak, işte bu eşsiz kaynağı, insan kaynağımızı, genç nüfusumuzu işlemek, yani yetiştirmek, eğitmek, donanımlı hale getirmek için yoğun bir mücadele içinde olduk. Türkiye’yi dünyaya açarak, Türkiye’yi dünya ile buluşturarak aynı şekilde genç nüfusumuza bir vizyon kazandırdık. Araştırma geliştirmeye, İnovasyona yaptığımız yatırımlarla, bu alanı her zaman destekledik, destekliyoruz ve destekleyeceğiz. . Biz, tüm dünyada örnek alınan bir medeniyetin sahipleriyken, başkalarını taklit eden bir millet olamayız bunu aşmalı,özgüvenimizi daha yükseklere çekmeliyiz. Özellikle gençlerin, genç nesillerin bu özgüvene fazlasıyla sahip olması gerektiğine işaret eden Erdoğan, sergi alanını, fuarı dolaşırken gençleri ve örneklerini gördüğünü ve tekrar iftihar  ettiğini ve gururlandığını anlattı. ”
”Bizimle ilgili tüm planları boşa çıkarıyoruz”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şu anda ”tüm bu oyunları” boşa çıkardıklarını vurgulayarak, ”Bizimle ilgili tüm planları boşa çıkarıyoruz. Bize giydirilmek istenen o dar elbiseyi reddediyor, bugün artık kalıplarımızı, bugün artık ufkumuzun sınırlarını aşıyoruz. Bugün dünyanın neresine giderseniz gidin ‘Made in Turkey’ görürsünüz. Şunu herkes bilsin ki, bu dünya üzerinde artık biz varız, Türkiye var ve inşallah ebediyyen de var olacak.Bilgi, ilim bizim etiğimizdir nerede bulsak alırız. Bizim millet olarak işte bu özgüvene sahip olmamız gerekiyor. Ülkemizin  gençleriyle biz yeniden dünyada o farklı konumumuzu 2023’te alacağız. İlk 10’da Türkiye’yi göreceğiz. Başımız öne eğik bir millet değil, başı dik, mağrur ve muzaffer bir millet olmak zorundayız” dedi.
”Fetih, kılıcın değil, kalemin egemenliğine inanmaktır” diye sözlerine devam eden Başbakan Erdoğan ,”Yüzyıllardır özgüveni törpülenmeye çalışılan bir milleti, yeniden tam bir özgüvene kavuşturmak, sabır isteyen uzun soluklu bir süreçtir. Aslında biz bizi anlamak durumundayız. İstiklal şairimiz diyor ya; ‘Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz/Gelmişiz dünyaya millet, milliyet nedir öğretmişiz’. Allah’ın izniyle, milletimizin desteğiyle ben artık bu sürecin başladığına ve yol aldığına yürekten inanıyorum” diye konuştu.

AĞ TABANLI DÜNYADA LİDERLİK

Türkiye Eğitim Geliştirme Platformu’nun (TEGEP) düzenlediği 2.Eğitim ve Gelişim Zirvesi  “İlham Veren Eğitim ve Gelişim Uygulamaları” ana temasıyla gerçekleşti.

Türkiye‘de eğitim alanındaki en iyi uygulamaları düzenli olarak araştırmak ve hazırlayacağı yıllık raporlar ile sektördeki profesyonellere güvenilir
kıyaslama bilgisi sunmak amacıyla kurulan TEGEP’in düzenlediği 2.Eğitim ve Gelişim Zirvesi’nde iş dünyasından önemli isimler, yöneticiler  bir araya gelerek  dünyadaki eğitim ve gelişim alanındaki yenilikleri paylaştılar.

Zirve’nin açılış konuşmasını, ECLF Başkanı ve Daimler Chrysler Kurumsal Üniversitesi Kurucu Dekanı Roland Deiser gerçekleştirdi.

’’AĞ    TABANLI  DÜNYADA LİDERLİK’’ başlıklı konuşmasında liderlik yetkinliklerini anlatan Deiser  internetin liderlere yüklediği rekabet ve yeni liderlik  modelinden bahsederek sözlerine  şöyle devam etti,

’’LİDER MİMAR,YARATICI,ANALİZCİ,ORKESTRA YÖNETİCİSİ,DAĞITICI VE ALICI  OLMALI.

Sosyal medya araçlarını çok iyi kullanabilmeli,şirketinde 360 derece analizle sosyla medya varlığını çalışanlarına anlatmal,mimari yeteneğiyle kurumsal alt yapıyı kurarken sosyal medyadan çok iyi yararlanmalı.Yani bir lider şirketindeki dönüşüm ve değişim sürecini çok iyi yönetmelidir ’’ dedi.

Zirveden alınan  sonuç ;Bir lider sosyal medyayı çok iyi kaldıraçlayarak  rekabet gücünü yükseltebilir ve  rakiplerini daha kolayca geride bırakabilir. Bunun için yeni iş modelleri oluşturmalı,şirketin kurumsal alt yapısını mimari bir tarzda oluştururken  sosyal medyadan yararlanmalı. Monolog değil diyaloglarla kaliteli iletişime geçebilmeli.Şirketini fırsatlarla senkronize olan yeni iş modelleriyle entegre edebilmeli. Bu değişimleri uygularken yerli neslin kültürel dirençlerini de çok iyi yönetebilmeli.

 

21.KALİTE KONGRESİ VE YAŞANABİLİR GELECEK

21. Kalite Kongresi’nde Kamu ve iş dünyası Türkiye’nin geleceği için bir araya geldi.
KalDer tarafından düzenlenen ve Avrupa’nın en büyük kalite kongresi olma özelliğini taşıyan 21. Kalite Kongresi’nde aralarında TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Yıldız Holding Global İnovasyon Grubu Başkanı Bilal Kaafarani, Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Bosch Türkiye Temsilcisi Steven Young gibi konuşmacılar ‘Yaşanabilir Geleceği’ tartıştı
Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafındanTürk Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) katkılarıyla düzenlenen 21. Kalite Kongresi bu yıl ‘Yaşanabilir Gelecek’ ana teması ile kamu, iş ve sanat dünyasının kanaat önderlerini İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde buluşturdu.
Türkiye’nin başta ekonomi olmak üzere, eğitim, sağlık, enerji gibi alanlarda geleceğinin tartışıldığı kongrede ilk gün Yıldız Holding Global İnovasyon Grubu Başkanı Bilal Kaafarani, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı Hasan Çağıl, Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Bosch Türkiye Temsilcisi Steven Young, Coca Cola Türkiye Kafkasya ve Ortadoğu Bölüm Başkanı Galya Frayman Molinastecrübelerini katılımcılarla paylaştı.
Kongrenin ikinci günü ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Silikon Vadisi’nin Aykırı Girişimcisi Andrew Keen,Socar Türkiye CEO’su Kenan Yavuz, Ford Otosan Genel Müdürü Haydar Yenigün, Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar, Varyap Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Varlıbaş ve Soyak Holding CEO’su Emre ÇamlıbelTürkiye’nin geleceğine yönelik fikir ve bakış açılarını katılımcılara aktardı.
Kongrenin açılış konuşmasını yapanKalDer Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Doğan,
‘’Yerel ekonomilerin gelişiminde rol alan yerel yönetimler, kalkınma ajansları ve üniversitelerde rekabetçi ve sürdürülebilir bir kalkınma anlayışının yaratılması gerekir’’ diyerek sözlerine  şöyle devam etti:
“Bunun için başlatılan bölgesel yayılım sürecimiz hızla devam ediyor. Dört şubemizin yanı sıra sanayi ve ticaret merkezlerinde yayılım stratejimizin uzantısı olarak kurduğumuz temsilciliklerimizle yeni odaklar oluşturuyoruz. Kamuda kalite kavramın yerleşmesi için uzun yıllardır süren çabalarımızda bu yıl önemli iki gelişme yaşandı. Bunlardan biri; Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın EFQM modeli uygulamasına başlaması. Süreç AB fonları desteği ile bir yıldır sürdürülüyor. İkinci önemli gelişme ise; yeni kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın başlangıçta EFQM Mükemmellik Modeli’ni benimseyerek yola çıkışıdır. Geride bırakılan 20 yılda 80 binin üzerinde kişiye Mükemmellik Modeli eğitimi verdik. Kongrelerimizde yaklaşık 45 bin kişi ile buluştuk. Başlattığımız Ulusal Kalite Hareketi’nde katılımcı kuruluş sayımız 500’e yaklaştı.”
Boyner, “Ekonomik büyümede insan unsuru göz ardı edilmemeli”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner ise TÜSİAD olarak sürdürülebilir kalkınmayı önümüzdeki dönemin temel belirleyicisi ve öncelik alanımız olarak belirlediklerini söyleyerek, “Bu doğrultuda, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma vizyonu için “Vizyon 2050 Türkiye” raporunu hazırlayarak 2050 yılında sürdürülebilir bir Türkiye’ye ulaşmak amacıyla atılması gereken adımları tespit ettik ve izlenmesi gereken yol haritasını ortaya koyduk” dedi.
Boyner, dünyanın 17. büyük ekonomisi olmayı başaran Türkiye’nin söz konusu dönem içerisinde küresel ölçekte gösterdiği ekonomik başarıyı kalkınma süreçlerine yansıtabilmesi gerektiğini belirterek, şunları söyledi:
”2011 yılı İnsani Gelişmişlik Endeksine göre Türkiye, 173 ülke arasında 92. sırada yer alıyor. En geç 2032’de G-7 ekonomilerini geride bırakacağı öngörülen ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu E-7 ülkeleri bu endekste en alt sıralarda yer almaktadır. Bugün ekonomilerinin yavaşlamasıyla eleştirilen birçok Avrupa ülkesi, ABD ve Kanada gibi ülkelerin insani gelişmişlik endeksinde ilk 10 sırada yer alması tek başına ekonomik büyümenin insani kalkınmayı sağlamadığını da gözler önüne seriyor. Türkiye’nin, 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında olma hedefini gerçekleştirirken insani gelişim gibi bileşenlerini göz ardı etmeden kalkınmamızı sürdürebilir kılmamız, bir başka deyişle yaşamın gereksinimleri, doğal kaynakların sürdürülebilirliği arasında bir denge kurmamız gerekiyor.”

 

« Older posts Newer posts »

© 2024 Perihan USTA

Theme by Anders NorenUp ↑