Türkiye elektronik ortama 2000 yılında geçti. 1993-2000 yılları arasında, Dünya ve Radikal Gazetesi ile yapmış olduğum çalışma ve ”Yorum-Analiz, Makaleler” internet ortamı verileri olmadığından dolayı  görüntülenememektedir.

Aşağıda bu yayınları görsel olarak inceleyebilirsiniz.

DÜNYA GAZETESİ-VERİMLİLİK KONGRELERİ-25  EYLÜL  1991

DÜNYA  GAZETESİ ile ortaklaşa organize edilen  VERİMLİLİK  Kongrelerinde Oturum Başkanlığı,Perihan USTA

 

RADİKAL  GAZETESİ-1997/ ORTAK  GELECEĞİMİZ ve KYOTO  ZİRVESİ

 

RADİKAL GAZETESİ/17  KASIM 1997/ DÜŞÜNCE  GÜCÜNDE  DEVRİMLE,POZİTİF  DÜŞÜNCE  MODELİ

RADİKAL GAZETESİ 18 EKİM 2003/ SINIRSIZ  BİR DÜNYADA  LİDER  OLMAK

 

21  YÜZYILIN  EĞİTİM  ARAŞTIRMALARI

Çağımızda, dünya  trendi,işletmelerin ne tip insan gücüne ihtiyacı olduğuna konusuna odaklanmıştır.                                                                                                           

Dünyadaki ve avrupa birliğindeki eğilimlere ve ülkemizdeki  kurumsal  bilgi  kapasitesine bakılınca;Türkiye hizmetler sektörü(özellikle hastane,sağlık hizmetleri,finans hizmetleri,vs..) Ağırlıklı bir ekonomi ile ilerlemektedir.

Küreselleşmenin getirdiği ivme ile  dünya ekonomisindeki eğilimleri ön plana alma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır.

 Batıda  bir firma için üretimin payı  % 10-15,

Geriye kalan % 80-85 değeri yaratan unsurlar ise ;

Tasarım,yaratıcılık,tüketicinin rahatlık  ve  güvenirliğini  arttıran teknoloji, marka değeri,imaj değeri,vs…

Konsept denilen unsur ise ürünün içinde daha fazla pay almaktadır.

 Oysa türkiye halen başka ülkelerin fason üreticisi durumundadır.

Bizim  artık üretimden  çok, ürünün  o proses  içinde diğer   alanlarda  daha çok katma değer yaratacak insan gücüne ihtiyacımız vardır.

Özellikle finans,perakende,iletişim,sağlık gibi sektörlerde  çevre ülke ve müşterilerin  taleplerini karşılayabilir  güçte olmalıdır.

Sanayi de  iş gücü ve mesleklere bakılınca katma değer yaratacak insanlara şiddetle ihtiyaç vardır.

Ar-ge ve teknolojide çalışacak,yaratıcılık ve konsept tasarım yapacak,dünyada pazarlama yapacak,markalaşmayı taşıyacak insanlara,sağlık profesyonellerine acil ihtiyaç vardır.

 Bu analiz gerçeğinden hareketle,bu günün  ve geleceğin  eğitiminde de  bu gereksinimleri karşılayacak,bu görüş ve düşünce biçimini güçlendirecek bilgi ve konseptlere ihtiyaç vardır.

(Araştırma-Kaynak;Aklın Yeni Sırları-Danıel Pınk,Pe-US –Kişisel  Gelişim Eğitimleri,

Dr.Can Fuat Gürlese-Geleceğin meslekleri raporu,bilimsel rapor ve araştırmalar)

Çağımızda,dünya trendi işletmelerin ne tip  insan  gücüne ihtiyacı  olduğu  konusuna  odaklandığından;

Hazırlanan ”Stres   nasıl  başarıya  dönüşür !” içerikli eğitim,

 ”Bu günün  ve Geleceğin  İnsan  Gücü ” gereksinimlerini  karşılayacak,

”Yönetim Görüş Ve Düşünce  Biçimini  Güçlendirecek’’ bir  konseptte  ilginize  sunulmaktadır.

 

RADİKAL  GAZETESİ-2003

                                         DİJİTAL YAŞAMDA YÖNETİM STRATEJİLERİ

 Stephane  Garelli’nin Hewlett Packard firmasından transfer ettiği  ‘’E-DO OR E-DIE’’cümlesi günümüzde şirketlerin varlık stratejilerini özetlemektedir.

Çağımızı ‘’II ENDÜSTRİ DEVRİMİ’’ olarak tanımladığımıza göre,iş dünyasının çok kısa süreçlerde yaşadığı bu değişimlerde,şirketler ya bu elektronik devrimin içinde yer alır,ya da yok olurlar.

Yeni düzenin en önemli stratejileri ‘bilgiye özgürlük tanıyan,bilgi kaynaklarını yaratıcılığın sermayesi’’ olarak ele alan stratejilerdir.

Bu yüzden 21. Yüzyılın  yönetim felsefesi ‘‘kurumsal bilgeliğe’’ ulaşmayı en önemli hedef olarak tanımlamaktadır.

 IDC’nin rakamlarına göre ,tüm dünyada kurumsal bilgeliğe ulaşmak için bugün 3 trilyon $ harcanıyor ve bu rakam 2003 yılında 8 trilyon $’ ı aşacak.

 ‘’Kurumsal  Bilgeliğe’’ulaşmadaki temel hedef,bilgiye özgürlük tanıyarak,bilgi sermayesinden  max. ölçüde yararlanabilmektir.

Dolaysıyle yeni düzenin şirketleri,bilgi teknolojisini kullanarak rekabet stratejilerini oluşturmaları gerekmektedir.

Rekabet stratejisi içersinde tanımayacağımız ‘’yeni ekonomiye uyum’’ bunun ilk adımını teşkil etmektedir.yeni ekonomi ise pazara hükmetmenin temelinde  ‘’yeni müşteri’’tanımına odaklanmaktadır.

İşte bu noktada ‘’CRM-müşteri ilişkileri yönetimi’’ yeni iş modelleriyle karşımıza çıkmaktadır.

Yaratılan karma sektör içinde,CRM yeni bir iş yapış stratejisi,daha genel anlamda ise stratejik bir planlama olarak ele alınabilir.

‘’Yeni Müşteri’’yi kucaklayabilecek bu yönetim stratejileri,pazara 

hükmedebilecek ve şirketlerin piyasa değerlerini heyecanlı bir şekilde yükseltebileceklerdir.

Aksi takdirde şirketler,’’E-DO OR E-DIE’’ kavramında ‘’E-DIE’’ olacaklardır.   

Şirketlerin’’E-DO’’ değişimlerini yapabilmeleri için çok kısa süreçler gerekmektedir.zaten dijital ekonominin gereklerinden biri de bu değil midir?

Dijital ekonominde, zaman en önemli ihtiyaç ve en kısa proaktif süreçtir.

General motors’un yeni bir fabrika açabilmesi için min. 18 ay,herhangi bir fabrikayı kapatabilmek için en az 5 yıla gereksinimi var. (kayn.:yaprak özer-notlar )

Buna karşın amazon.com,yeni bir web sitesini bir günde yaratıyor,bir saniyede veya bir klikle kapatabiliyor.

Yeni ekonomi gerçekleri bu hızlı değişimlerle hareket ederken,şt.’lerin de  değişim hızı ‘e-do’ olabilmelidir.amerikan ekonomisinin % 10’unun 2003 yılında tamamen internet üzerinden yaratılacak olması bu hıza  en güzel örnektir.

O halde şt.’ler, internet dünyasının kendi kurallarını hızla kabul ederek,saniyelik dijital yolculukların yolcusu olabilmelidirler.e-ekonomi,e-ticaret,e-busıness diye adlandırdığımız tanımlamalarda,bir müddet sonra ‘’e’’ takısı kalkıp, iş yaşamı,ekonomi dijital yaşamın ta kendisi olacağına göre  sizce bu yolculuk başlamış  sayılmaz mı?

 o halde iyi, e-yolculuklar!…..

 

 2003             GELECEĞİMİZİN E-KÜRESEL PROFİLİ 

E-Değişim,E-Ekonomi Derken Ortalık Toz Duman.Zira Değişimin Tam Ortasındayız.

Neyin Ucundan Nasıl Tutacağımıza Karar Vermekte Zorlanırken,Dünyanın

’’Değişim Atlıları’’ Ortalığı Toz Duman Edip Gelip Geçiyorlar. 

Bizler değişimin içindeyken dahi değişimi kabullenmekte  zorlanıyoruz.

Ama her şeye rağmen merak ediyor, geleceğin profilini araştırıyoruz.

Endişeler,tedirginlikler,heyecanlarla,ortalık toz duman atlıları seyrediyor,belki de jokeyliğe hazırlanıyoruz.

‘atı alan Üsküdar’ı geçti’ misali değişimi yakalamak istiyor,yaşıyor,yaşarken dahi dip heyecanlarda rol almak istiyoruz. 

Bu yüzden iki seçenekle mücadele  ediyoruz.değişimi yakalayabilmek,aksi takdirde yok olmak. 

Bu ürkütücü gerçeklerde ,tek şansımız, geleceği oluşturmak için ‘’değişim  atlısı’’ olmaktır.zira başka bir seçeneği seçme lüksüne sahip değiliz. 

Gelecek bilimci Dr.Patrick Dikon, küresel değişimi altı  kelimeyle özetlemektedir.

Hızlı,şehirli,kabile,evrensel,ahlaklı ve radikal. 

İşte bu küresel değişime ayak uydurmaya çalışan dünya nüfusu büyük tehditler yaşamaktadır.

Küresel ekonomi,e-business kavramları artık ülkeleri yönetiyor.sınırlar kaybolmuş durumda,piyasa kuralları ticareti ve parayı yönlendiriyor.ülkeler ise bu şartlar altında kontrolü kaybetmiş görünmekte.

Değişimi ‘’sosyal-toplum’’ yönünden incelediğimizde;

Dünya vatandaşlığı kavramı ortaya çıkmıştır.

‘’dünya vatandaşlığı’’ ise, çağımızda bir yandan  geleceği belirlerken bir yandan da ‘’ben kimim’’ sorusunu gündeme oturtmaya çalışmaktadır.

Bu yüzden, bilim adamları çalışmalarına hız vererek, bio teknoloji konularında reformlar yaratıp,2005’te insanoğlunun gen haritasını netleşeceğini ilan etmişlerdir.

İnsanoğlu da, ‘’dünya vatandaşlığında’’,yeni ahlak anlayışını  oturtmak için hem öz benliğinde,hem de maddesel hayatında daha hızlı,daha verimli devrimler yaratma çabaları içine girmiştir. 

Bilim,ilim,insan oğlu bu çabalarla yoğunlaşırken,beri yanda  dünya nüfusunun  hızlı artışı dikkatleri kendi üstüne çekmektedir.

Dolaysı ile,bu değişimlerde nüfusun hangi yönde dengeleneceği ayrı bir ilgi noktası oluşturmaktadır. 

Yapılan araştırmalarda,zengin ülkelerde nüfus artışı azalmakta ama yaşlılık artmakta,fakir ülkelerde  ise nüfus bir yandan artarken,genç nüfus oranında da  büyük artış gözlenmektedir.

Asıl tehlike, zengin ve fakir ülkeler arasındaki makasın gittikçe genişlemiş olması ve gerekli önlemlerin alınamamasıdır.

Bugün 6 milyarı bulan nüfusun,2025 yıllarında 8 milyarı aşması beklenmektedir.

Yapılan bir araştırmaya göre ;zengin kesim dünya nüfusunun  %20-25’ini oluşturmakta.dolayısı ile zengin kesimde kişi başına düşen milli gelir payı,fakir kesime göre  %100’lere varan bir fark oluşturmaktadır.

İşte gerçekte ürkütücü olan budur.

Bugün birçok ülkelerde’’küreselleşme’’ye karşı sivil toplum örgütleri tarafından yapılan eleştiriler bu gerçeklerden dolayıdır.

Bu konuyu ciddiyetle ele almak gerekmektedir.

Oysa geleceği ‘’barbar’’ olarak adlandıran bilimciler,geleceğin bu acımasız değişiminde yukarıda sözü edilen gerçeklerin ele alınacağını pek ümit edemiyorlar. 

Bu değişimi, kendi ülke gerçekleri içinde ele aldığımızda ise;

Çizilecek tablonun nereye yerleştirileceğine gelin, birlikte karar verelim.

Dünya Rekabet Yıllığı 2000 Raporuna Göre,Türkiye 42.Ci Sıraya Düşmüş.Zaten Değerlendirme 47 Ülke Arasında Yapılmış.

Sonuç Düşündürücü….

1998 Yılında 33.cü,

1999 Yılında 37.ci,

2000 Yılında 42.ci Sıra

Görüldüğü  gibi, 2  yılda 5 sıra birden düşülmüş.

2001 ve 2002 için iyimser tabloları yaşayamadık,içinde bulunduğumuz 2003 yılının  enflasyonu eksi çıksa da,reel hayatta yol  aldığımızı   söylemek mümkün değil. 

Neden?

Türkiye küresel değişime uyumda zorlanıyor.

Ticaretinin coğrafyasını tam oluşturamadı.

Hükümet kendini yenileyemedi,hantallığını tüm azametiyle devam ettirmekten memnun.

E-ekonomiyi kurmakta zorlanıyor.

Alt yapıyı geliştiremedi.eğitim ve sosyal güvenlik alanlarında radikal değişikliklerini gerçekleştiremedi,

TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ HANGİ ZEMİNDE RAKSEDECEK?BİLİNMİYOR,SONUÇ HEPİMİZCE MALÜM GİBİ…

Gibi birçok nedenler sıralanabilir.

Bu nedenlerin konseptinde ,alt ve üst gelir sınıfları arasındaki makasın gitgide açıldığı,büyük bir işsizlik sendromunun yaşandığı,çalışan kesimin ise her gün işlerini  kaybetme korkusu içinde yaşamlarını  sağlıksız bir psikoloji ile sürdürmeleri,geleceğin Türkiye’sine acaba ne kazandıracak? 

Geleceğin  TÜRKİYE’sinde  DEĞİŞİMLER, uyum ve huzurumu sağlayacak yoksa  tehditkar  BİR  YAŞAMI MI YARATACAK…

Türkiye RADİKALLEŞİYOR  diyenler bu soruya nasıl yanıt verecekler?

Belki de yanıt yerine,Türkiye’nin RADİKALLEŞMESİNDE  daha LAİK  bir çaba sarf edecekler!…

Yaratıcı  insanın, bilgi teknolojisinde  ki ‘’risk sermayesi’’

Her sektörün hizmet içeriğine uygun olarak kullanılan bilgi teknolojilerinin(BT)  hedefi, şirketlerin kurumsal yapı içersinde daha verimli hale gelebilmeleridir.

Kurumsal yapının kritik başarı versiyonları oluşturulduğunda,BT’nin hedefe ulaşmaları daha net ve hızlı olabilmektedir.

Kurumsal yapı’’bilgi özgürlüğünü’’sağlayan bir alt yapı kurmaya çalışır.

Bilgi özgürlüğü ise,günümüzün çağdaş yönetim şirketlerinde ‘’risk sermayesi’’ne odaklanır.

Odak noktamız ise,aklın motive edilerek, yaratıcı zekanın finansal sermaye ve olanaklarla buluşması,yeni iş alanlarının doğmasıdır.

Son zamanlarda sıkça rastladığımız ‘’risk sermayesi’’tamamen yaratıcı zekanın  bir ürünü olup,dünyada hızla yayılan önemli bir iş yöntemidir.

Silikon vadisinin doğuşu bir risk sermayesidir.

Dijital ekonominin ana hedeflerinden biride, yaratıcı zeka ile sanal sistemleri oluşturmaktır.

Kanımca,bu BT’nin temelinde yatan ‘’yaratıcı zeka,yaratıcı insan’’ profili için şirketlerin, eğitim sistemlerini yeniden şekillendirmeleri gerekmektedir.

‘’iş yaşamında yaratıcılık’’ zirvesinde izlediğimiz Dr.Alan Black, yaratıcı insanı şöyle  tanımlamıştır.

Duygusal-şüpheci-meraklı-ortama kolayca uyum sağlayan,

Sadece parayla motive olmayan-kadere inanan insan,

Dünyaya bakışını değiştirebilen,olaylara gerekli ama farklı pencerelerden bakabilen insan,

Analitik düşünebilen,farkındalığını ortaya koyan,

Kendi kendini motive eden,kendini yenileyen,

Araştırmacı,gözlemci ve objektif olabilen,tabii davranabilen,

Cesaretli,güvenli,enerjik,

Gerektiğinde kendini eleştirebilen,

Olaylar için alternatif çözümler yaratabilen,

Toleranslı davranan,bilgi özgürlüğüne sahip,

İkna kabiliyeti yüksek ve risk alabilen kimseler olarak tanımlanır.

Yukarda tanımı yapılan yaratıcı insan ‘’risk sermayesi’’yöntemini yaratıp,geleceğin yeni iş imkanlarını kendine seferber etmiş ve edecektir.

Şu anda dünyada ‘’risk sermayesi’’ ile birçok dünya devleri ortak projelere imza atmaktadır.

Dileriz ülkemizde de, çoğu şirketler bu alanda yeni iş stratejileri geliştirip, reorganize eğitimlerle ‘’yaratıcı insan’’profillerini genişletir,yeni iş imkanlarını ve para kazanma fırsatlarını arttırırlar.

Yeter ki geç kalınmadan,ülkemizdeki akıl sermayeleri ülkemizde değerlendirilsin.  

    

RADİKAL  -2003 

GELECEĞİN  PERAKENDECİLİK  SAVAŞI,

’’ÜRÜN OTOMATİK OLABİLİR AMA TÜKETİCİ OTOMATİK OLABİLİR Mİ?’’ 

Perakandenin  büyük organizasyonu ‘’Yeni,Yalın,Yaratıcı  ve Küresel  Bir Lider olmak’’ temaları ile gerçekleştirildi.

Anlaşılıyordu ki;’’Perakende Günleri’’ artık güçlü bir marka simgesiydi, o gizemli güneş logosuyla birlikte.

‘’Dünyada Neler  Oluyor’’başlığıyla perakendeciliği yorumlayan Jean Jacques Vanderheede,

‘’Perakendecilikte birçok belirsizlik var ama romantizm,flört ve mutlu evlilikler gibi güzel şeylerde var(şirket evlilikleri vs..) Geleceğin Mağazası, Bilim Kurgudur ve bu Bilim  Kurgu  artık  hayatımız’’oldu  diyerek  perakendeciliği  yumuşak  esintilerle  süslemeye çalıştı.

Perakendecilik-Mağaza Zincirleri,hızla gelişen,yeni konseptler oluşturan,tamamen farklı  yapıları  ile dinamik  bir ortam oluşturmaktadırlar.İnanılmaz satış rakamları ile 21 Yüzyılın en önemli iş adamlarını oluşturmaktadırlar.Bu iş adamları  ‘’PERAKENDECİ’’lerdir.

Vanderheede,perakendecilikte Wal&Mart’ı örnek göstererek şu çarpıcı rakamların üstünde önemle durdu. .Günlük 669 Milyon $ lık satış gerçekleşiyor.Yaklaşık 1.2 Milyon kişi çalışıyor,16 Milyon kişi(yaklaşık İstanbul nüfusu) günlük alış veriş yapıyor.18 uçak ve 60 pilotu var,47 km karelik alanda satış yapıyor ve ABD’nin en zengin 10’u içinde yer alıyor.

Bu ifadelerde önemli olan şey,bu büyümenin nasıl sağlandığıdır.Zira perakendecilikte en önemli unsur ‘’Her gün nasıl büyüyebilirim?’’sorusuna cevap bulmaktır.

Süpermarketlerde bile araba satılmaya başlanmışsa, bu büyümenin fazla zor olmayacağı düşünülebilir.

Önemli olan,vizyonun doğru saptanmasıdır.21 Yüzyılın vizyonu ise , küresel olup,yerel ihtiyaçlara cevap verebilmek olmalıdır.

Bugün tüketici parasının %36’nı hipermarkette,%23.3’nü büyük hipermarkette harcıyor ise perakendeciler, bir yama gibi  tabii ki dünyanın birçok yerini kaplayacaklardır.Bu durumda dünyada çok formatlı bir savaşın başladığını,insanların perakendecileri, tüketicilerin seçtiği bir marka olarak gördüklerini söyleyen Vanderheede,dünya pazarında bu yüzden büyük bir sinerjinin oluştuğunu ve maliyetlerin düştüğünü söyledi.

21 Yüzyılda artık bölgeler arası ilişkiler  sürdüren perakendeciler önem kazanmaktadır.

Bir ailenin üyeleri farklı yerlerden alış veriş yapıyorsa,maddi kazançlar eskiye göre değişiyorsa, yaşlılık,gençlik özellikleri,toplumun gittikçe değişen yapısı,daha fazla tüketici özelliklerimiz  ön plana çıkıyorsa ,bu perakendecileri ve bölgeleri bizler yaratıyoruz demektir.Günümüzdeki çok formatlı mağazaları da yaratan biz tüketiciler değilmiyiz? Bu gün Avrupa’da her 10.000 kişi için bir mağaza açılıyorsa bu demektir ki ‘’Zihinsel tercihe  bağlı mağazacılık savaşları’’ vizyona hızla girmektedir.’’Mağazalar çeşitli ürün ve hizmetleri otomatik hale getirmişlerdir ama tüketiciyi asla otomatik hale getiremezler’’ diyen Vanderheede,’’Geleceğin Savaşı’’nın bunun  olacağını söyledi.

Tüketicide sadakat gittikçe azalıyor,çünkü tüketiciye gittikçe özel teklifler gelmekte. (indirimler, promosyanlar vs.) Tüketici de bu durumda ‘’Bakalım bu hafta kime sadık kalacağım?Ben sadık tüketiciyim ama çantamda farklı yedi  kart var’’diyerek  bu teklifleri kızıştırmakta.

Bunları bizzat kendimiz yaşamıyormuyuz?  Hem de oldukça keyifli bir  biçimde….

Ürünlerin ve hizmetlerin bizi bir mıknatıs gibi çektiği ortamda  sadık müşteri olarak kalmak mümkün mü?

Perakendeciye sadık müşteri oluşturmak için,’’Sosyal  Sorumluluk’’konseptine girmek gerekir.Sosyal sorumlulukta,ürün atıkları önem kazanmaktadır.’’Hangi kalitede ürün  olursa olsun bir gün çöp haline gelir.’’diyen Prf.Robin Nagle(New York Unv.) bugün ABD’de hergün bir kişi 2.2 kg.çöp atmakta,bu rakam ülkemizde 1.3 kg’a düşmektedir Bu rakamların gittikçe artacağı düşünülürse,ürünün geri dönüşüm çalışmaları güçlendirilmelidir.Tüketici olarak buna destek vermeli,ürün tasarımında bu sürecin bir parçası olmalıyız  diyerek ’’Sosyal  Sorumluluk’’ konusunun önemine değinen Prf.Robin Nagle  bu konuda açıkça destek istediğini belirtti

21 Yüzyılda yaşayan bireyler olarak, bizlerde,çoktan beri kanatlanmış bazı gerçeklere sahip çıkmalıyız.

Dünyaya iyi bir yer haline getirmeli,bizden sonraki nesillere böylece teslim etmeliyiz.Bu iyi yerleri oluşturacaklar, tabi ki bizler ve bizlere yön veren liderler olacaktır.

Yeni bir nefes olacak liderlerle yön alacak bir dünya ,muhakkak ki  bu ZEKA ÇAĞINDA yaşanacak nefesler oluşturacaklardır.Artık geçmişi olmayan bir dünyada yaşıyoruz.Çünkü herşey zaman ayarlı bir bomba gibi şu ana endexli.Herşey şimdi şu anda mevcut,her ne oluyorsa şu anda olmakta bunun  başka bir gerçeği yok.

Bu kadar yoksulluğu ve ferahı,şiddeti ve barışçıl bir ortamı bir arada görmemiştik. Bunlar bir ikilem ama şu anın yaşanan gerçekleri.Önemli olan şey, bu anın ihtiyaçlarının ne olduğunun doğru olarak saptanmasıdır.?

Sam Swaminathan (Bşk.Center For Creative Thinking,BAE), bu ihtiyacın ‘’Küresel Liderler’’olduğunu , ’’Mersedes arabana bin,kontağı çevir,vitesi at ve vasatlığın gazına bas’’ diyerek,

 LİDERİN getireceği değişimin önem ve farklılığına  değindi.