Perihan USTA

Yönetim Danışmanı & Eğitim Bilimci Araştırmacı Yazar,Baş Denetçi

Category: Uncategorized (page 7 of 9)

KRİZLE YAŞAMAK MI KRİZİ AŞMAK MI?

Ekonomi, siyaset ve bilim dünyasının önde gelen isimleri Accenture Türkiye, Akbank, Turkcell ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) desteği ile düzenlenen İstanbul Konferansı’nda bir araya geldi. Bu yıl 11’incisi düzenlenen Forum İstanbul 26-27 Eylül/ 2012 Konferansında  Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçevesinde sürdürülebilir büyüme stratejisinin yeniden tasarlanması masaya yatırıldı.

Zirvenin  açılış konuşmalarını Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan  yaptı.
Bağış: KRİZ ORTAMINDA YÖNÜNÜ ŞAŞIRMIŞ AB İÇİN TÜRKİYE BİR PUSULADIR
Zirvenin açılışında bir konuşma yapan AB Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış böyle bir toplantının İstanbul’da yapılmasının öneminin altını çizerek, “Forum İstanbul zirvesinde bu yıl ‘krizi yaşamak mı, krizi aşmak mı’ sorusuna yanıt arıyoruz. Bir zamanlar Türkiye kriz dendiğinde akla gelen ilk ülkeydi. Şimdi Avrupa’nın neresine giderseniz gidin, kriz denince akla gelen son ülke Türkiye’dir. Türkiye 12 saat sonrasını göremeyen bir ülkeyken bugün 12 yıl sonrasını planlayan bir ülke oldu.Uluslararası platformlarda haklı olmak yetmez, güçlü olmak lazım. Güçlü olduğunuzda hassasiyetlerinize de önem vermeye başlıyorlar. Yönünü şaşırmış AB için Türkiye bir pusuladır” şeklinde konuştu.

Zafer Çağlayan: AB’ye üye olsak Avrupa’da bu kadar hükümet düşmezdi
Çağlayan ,“Krizi Yaşamak mı, Krizi Aşmak mı” başlığının önemli olduğunu söyledi. Avrupa’nın en büyük 6’ıncı ekonomisi konumundayız. Bugün baktığımızda krizin Avrupa’da 10 hükümeti devirdiğini görüyoruz ve belli ki başka hükümetleri de yiyecek. Avrupa’da aşırı sağın yükselişe geçtiği, ülkelerin eski milli gelirlerine 2015’ten önce gelemeyeceklerinin tartışıldığı bir ortamda Türkiye’nin kriz sözcüğünü lügatinden çıkarmış olması büyük başarıdır. Avrupa ekonomisi 2010 yılında yüzde 1.5 büyüdü. Hedefimiz kendi halkımızın refahını yükseltmekti ve bundan sonra da böyle olacak. 2023 hedeflerine kararlılıkla yürümeye devam edeceğiz” dedi.

ARTIK TÜRKİYE’NİN ZAMANI
Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv 2023 hedeflerine ulaşmak için telekomünikasyon sektörünün kilit rol oynayacağına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Akıllı cihazların, yüksek oranda veri kullanımının, makineler arası iletişimin, mobil finansal servislerin yaygınlaşacağı yeni bir dünya geliyor. Bu yeni dünyaya hazır olmak Türkiye için çok önemli. Turkcell, ilk günden beri bilgiyi, tecrübeyi, aklı ve teknolojiyi Türkiye için ekonomik ve toplumsal faydaya dönüştürmek için çalışıyor. İletişim ve teknoloji katalizör bir sektör ve tüm ekonomi için kaldıraç etkisi yaparak verimliliği artırıyor, büyümeye katkı sağlıyor. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de olmak artık dezavantaj değil avantaj. Bu nedenle “artık Türkiye’nin zamanı” diye düşünüyoruz.”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Reha Denemeç, Forum İstanbul 2012 düzenlenen oturumda Ar-Ge’nin önemi konusunda açıklamalar yaptı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Reha Denemeç moderatörlüğünü üstlendiği ”Küresel rekabet için inovasyon, Ar-Ge çalışmaları ve markalaşma” konulu oturumda yaptığı konuşmada, 1996 yılına kadar Türkiye’de Ar-Ge’ye fazla ihtiyaç duyulmadığını, bunun rekabetin olmaması ve ekonominin kapalı şekilde korunmasından kaynaklandığını, bu korumacılığın çok radikal şekilde Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne girişiyle yıkıldığını ifade etti.

Aşağıdaki linkler de haberin yorumu  detaylı incelenebilir.

http://www.virahaber.com/haber/krizle-yasamak-mi-krizi-asmak-mi–24569.htm-DENİZCİLİK SEKTÖRÜ

http://www.turkishforum.com.tr/tr/content/–TURKISHFORUM

“Kapitalizm bugün tek ayak üzerinde duruyor”-Denizcilik Sektörü

 

“Kapitalizm bugün tek ayak üzerine duruyor”

“Kapitalizm bugün tek ayak üzerinde duruyor” diyen Muhammed Yunus’un sözleri 17.İnsan Kaynakları Zirvesinin gündemine yerleşti. O halde diğer ayağı da siz oluşturmalısınız.  17 Şubat 2012 / 09:59

Yavaşlayan Dünyada Hızlanan Türkiye

VİRA  HABER:Denizcilik Sektörü

VIII. KOBİ Zirvesi-2012 “Küresel Dönüşümde Girişimci ve KOBİ’lerin Risk ve Fırsatları” ana temasıyla ve ‘Yavaşlayan dünyada hızlanan Türkiye!’ vurgusuyla gerçekleşti.

27 Mart 2012 / 10:44

http://www.virahaber.com/haber/yavaslayan-dunyada-hizlanan-turkiye-24262.htm

‘‘YAVAŞLAYAN DÜNYADA HIZLANAN TÜRKIYE !’’

VIII. KOBİ Zirvesi-2012  “Küresel Dönüşümde Girişimci ve KOBİ’lerin Risk ve Fırsatları” ana temasıyla ve ‘Yavaşlayan dünyada hızlanan Türkiye!’ vurgusuyla gerçekleşti.

Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV) önderliğinde yapılan “VIII.KOBİ zirvesi” kamu ve özel kesimin en üst düzeyde kurumsal katılımıyla gerçekleşti.
Küresel Dönüşümde Girişimci ve KOBİ’lerin Risk ve Fırsatları” ana temasıyla toplanan  zirve’de “Küresel Dönüşümde Girişimci ve KOBİ’lerin Risk ve Fırsatları”, “Girişimci ve KOBİ’lere Yönelik Destek ve Teşvikler, “Girişimci ve KOBİ’lerin Rekabet Gücünü Artıran Uygulamalar, “Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun Girişimci ve KOBİ’lere Etkileri, “KOBİ’lerde Bilişimle Dönüşüm ve İnovasyon” konuları ele alınarak KOBİ’ler için dönüşümü esas alan bir yol haritası ve eylem planı oluşturulması için çalışıldı.
Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler  Vakfı (TOSYÖV) Başkanı Yalçın Sönmez;
Türkiye’nin dünyanın 17. büyük ekonomisi olmasına rağmen rekabetçilikte 61., inovasyonda ise 67. sırada olduğunu belirtti,bu durumun ancak dönüşen KOBİ’lerle düzeleceğini savunarak sözlerine şöyle devam etti;
KOBİLERİ  DÖNÜŞTÜRMEDEN  DÖNÜŞÜM  OLMAZ
‘‘Türkiye’nin 2023 vizyonunda KOBİ’lerin yeri ve önemi nedir?’’ sorusuna, gecikmeden açık bir yanıt vermek ve gereğini yapmak zorundayız. Türkiye ekonomisinin dinamik uygulama gücü KOBİ’lerde birikmiştir. Bu gücü açığa çıkarmalıyız. Yöntemi, KOBİ’leri dönüştürmektir. Türkiye KOBİ’lersiz gerçek sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayamaz. KOBİ’leri dönüştürmedikçe dönüşümden, dönüşüm olmadan da 2023 vizyonundan söz edemez. Buradan hareketle VIII. KOBİ Zirvesi, küresel dönüşüm dinamikleri ile KOBİ’lerimizi bütünleştirmenin güncel KOBİ taleplerine ve imkanlarına yanıt veren bir varyantını oluşturmayı amaçlamıştır.

KOBİLER  İÇİN REFORMLAR
KOBİ’ler yorulursa ekonomi tümden yorulur. Reformlarla KOBİ’lerin önü açılmalı, engelsiz bir koşuya girmeleri sağlanmalıdır. En başta hala, ortak bir KOBİ’lere yaklaşım normu oluşturamamış olan mevcut klasik mali piyasa yapısı geliyor. Sistemde uzun vadeli yatırım kredileri marjinalliğini koruyor. Teminat sorunlarının aşılacağı risk ortaklıkları kurulamıyor. KOBİ bankacılığımız henüz ihtisaslaşma sürecini yaşıyor. Faktoring, Leasing, Kredi Garanti Fonu, KOBİ Borsası, Risk Sermayesi, Melek Sermaye gibi girişimci KOBİ’lere kan verecek finansal araçların yaygın kullanıldığı ortamı yaratamadık. KOBİ borsası işlerlik kazanamadı. Akredite KOBİ danışmanlık hizmetleri de yetersiz kaldı. Vergilendirme sisteminde KOBİ’ler için koruma ve teşvik yok. İstihdam ve enerji maliyetleri KOBİ’ler için hala OECD ortalamasının iki katı mertebesinde. Bir kısmı ancak idari ve yasal reformlarla aşılacak nitelikte olan bu sorunlar VIII. KOBİ Zirvesi’nin gündeminde olacak.

DÖNÜŞÜMÜN AKTÖRLERİ STRATEJİK BÜTÜNLÜK OLUŞTURMALI
KOBİ’lerimizin rekabete ilgileri yoğun, cesaretleri tamdır. Her KOBİ yenilikçiliğin sancısını çekmektedir. Ancak aynı zamanda KOBİ’lerimizin yönetim kapasiteleri düşük, işletme anlayışları, bilişim teknolojilerine, Ar-Ge ve inovasyona yaklaşımları klasiktir. Bu direnç unsurlarını aşmadan KOBİ’lere rekabet gücü kazandıramayız. KOBİ’leri rekabetçiliğe yönelik dönüştürmek için tek tek kurumların kendi başına çabası yetmez. Değişimin kamu, siyaset, özel sektör, üniversiteler, finans kurumları, ticaret ve sanayi odaları, organize sanayi bölgeleri, sektör birlikleri, STK’lar, kalkınma ajansları gibi tüm aktörlerinin ortak bir stratejik yaklaşım üzerinde buluşmaları gerekmektedir. Bu ortak yaklaşımı ortaya koymak ve çözümlerin üretilmesi açısından VIII. KOBİ Zirvesi önemli bir platform teşkil edecektir.

KOBİ KÜLTÜRÜ İNOVASYONA DÖNÜŞTÜRÜLMELİ
Türkiye dünyanın 17. büyük ekonomisidir ama rekabetçilik sıralamasında 61., rekabetçiliğin kaldıracı olan inovasyonda ise 67. sıradadır. Bu negatif tablo KOBİ’lerini rekabetçi yapamadığı içindir. KOBİ’lerimiz babadan öğrenilmiş usul ve yöntemlerle “rekabetçi” olamazlar. Durağanlıktan ve tutuculuktan çıkmış, süreç yönetim anlayışını değiştirmiş, büyüme stratejisini benimsemiş, girişimci olmuş, Ar-Ge ve inovasyona olan ihtiyacını saptamış ve harekete geçmiş, ufkunu küreselleştirmiş, bilişim teknolojilerini profesyonelce kullanan, risk yüklenme kapasitesini büyütmüş, kalifiye eleman çalıştırmayı prensip edinmiş, işletmesinde sürekli eğitimi esas almış, finans yönetimini bağımsızlaştırmış, yeni fikirler üretir ve proje yapabilir duruma gelmiş KOBİ’ler dönüşebilecektir.

VIII.Kobi  Zirvesi başarılı yorum ve tartışmalar,fütüristik yaklaşımlarla Kobi’lerin 2012 eylem planını hem hükümetin hem de özel sektör yönlendiricilerinin  gündemine otomatikman  taşımış oldu.

2012 yılı ”Pozitif Yönetişim” toplantıları ile kurumsal performansın arttırılması

Maden sektöründe faaliyet gösteren işletmelerde,kurumsal performansın arttırılmasına yönelik ”Pozitif Yönetişim” kapsamındaki  interaktif  toplantılar 2012 yılında da  devam ediyor.

İnteraktif toplantılar, mevcut durum analizi,iyileştirici faaliyetler ve workshop uygulamalarıyla motivasyon sağlamaya devam ediyor.

Üst yönetimin   çalışanlar için göstermiş olduğu kaliteli yönetim prensipleri, geniş bir disiplin içinde kendi kendini gerçekleştiriyor.

Çalışanların özverili çalışmaları ile bu disipline uyumları  gelecek planların oluşmasında önemli bir rol oynuyor.

“KAPİTALİZM BUGÜN TEK AYAK ÜZERİNDE DURUYOR’’

“Kapitalizm bugün tek ayak üzerinde duruyor” diyen Muhammed  Yunus’un sözleri 17.İnsan Kaynakları Zirvesinin gündemine yerleşti.
O halde diğer ayağı da siz  oluşturmalısınız.
MCT Danışmanlık’ın geleneksel olarak düzenlediği 17.İnsan Kaynakları Zirvesi, 15-16 Şubat 2012 tarihlerinde Lütfü Kırdar Kongre Merkezinde gerçekleşti.
“Dönüşüm Zamanı! Yenilenmeye ve Büyümeye Hazır Mısınız?” Teması ile gerçekleşen zirve, tüm dünyadan yönetim ve insan kaynakları otoritelerini bir araya getirerek  dünyada yaşanan büyük değişimi yakın mercek altına aldı.

Zirvenin  açılışını,MCT Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Alper Utku ve MCT Danışmanlık Yöneticisi Didem Gürcüoğlu birlikte yaptı.
‘’Yönetim,Semboller, Kâr ve Ürün, Müşteri Odaklılık, İnovasyon, Sürekli  Büyüme, Liderlik ve Koçluk’’  kavramlarının  ele alındığı zirvede  Christopher Meyer,Türkiye’nin takip eden değil takip edilen ülke olmasının  önemine değindi.

Küresel  Ekonomi  Uzmanı Christopher Meyer’in “Küresel Ekonominin Geleceği” başlıklı konuşmasında,ABD ülkeleri gibi  gelişmiş ekonomilerin Batı tarzı kapitalizm düzeninin değiştiğini ifade etti.
Standing on The Sun kitabından alıntıları paylaşan Meyer sözlerine şöyle devam etti;
2000 yılında dünya ekonomisinin %75’ini etkileyen gelişmiş ekonomiler, 2050’ye gelindiğinde dünya ekonomisinin yalnızca %32’sini etkileyebilecek.
Bu süreçte aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 11 gelişen ülkenin dalga dalga büyüyeceğini söyleyen Meyer,
batı tarzı kapitalizmin kendisine yeni modeller aradığını belirtti.

İlk  Mikro  Krediyi kendi cebinden veren Muhammed Yunus, Mikro Kredi projeleriyle  tüm dünyada başta kadınlar olmak üzere birçok insanın yoksullukla mücadeleden galip çıktığını ve bu çalışmaların kendisine 2006 yılı Nobel Barış Ödülü’nü kazandırdığını ifade ederek  sözlerine şöyle devam etti;
‘’Yoksulluğun suçu yoksul insanlar değil, bizleriz.
Yoksullukla  mücadelede ve kalkınmada tamamen farklı girişimlere ihtiyaç var.
Yoksulluğun arkasındaki sorunun kaynak dağıtımından ziyade toplumların yoksul insanlara yeterli hareket alanı bırakmamasıdır.Neden yoksulluk, sorusunun yanıtını yoksullarda aramayın, kendinizde arayın.
Kapitalist sistemler tüm insanları para kazanmaya odaklı yaratıklar olarak görüyor ve  daha fazla para kazanan insanı daha mutlu bir sınıfa yerleştiriyor.’’

“Biz tek boyutlu insanlar değiliz” diyen Yunus, dünyanın tamamen para merkezli, hatta para ile zehirlenmiş olduğunun altını çizdi. “Borç , finans, gıda ve çevre krizleri birbirinden ayrı değil, aslında hepsi aynı krizin yansımaları” ifadesini kullanan Nobel Ödüllü akademisyen, dünyada iki çeşit iş olduğunu, bunlardan birincisinin para kazanılan ikincisinin ise başkalarının sorunlarını çözmeye odaklı iş olduğunu kaydetti.

Başkalarının sorunlarını çözmeye odaklı şirketlerin sayısının bir hayli fazla olduğunu söyleyen Muhammed Yunus, vakıfların sürdürülebilir olmadığını fakat “Sosyal  Girişimcilik” temelli şirketlerin başkalarının sorunlarını çözmeyi sürekli hale getirebildiklerini ifade etti.
“Kapitalizm bugün tek ayak üzerinde duruyor” diyen Yunus, “Diğer ayağı siz oluşturmalısınız, imkânlı olan ile imkânsız arasındaki aralık gitgide kapanıyor, sosyal girişimciliğe inanın” diyerek sözlerini noktaladı.

 

2012 ve sonrası için, stratejilerinizi, gelecek planlarınızı revize ederken en çok dikkate almanız gerekenler…

Linkedin´de en çok yazılan 10 özellik ve Gelecek Planlarınızı revize ederken en çok dikkate almanız gerekenler

Ülkemizde bu gelişmeler  yakından takip edildiği gibi uygulamalarda da başarılı örnekler sergileniyor.Yaşam süresi, insan ömrü uzuyor…Şu anda elli yaş civarında olanların 100, çocukların + yeni doğanların 125 yıldan çok yaşaması bekleniyor. Eğitim, yaşam, iş, yerleşim vb. planları, kurguları buna göre revize edilmeli.Maaşa dayalı, düzenli, aylık-sabit ücretli çalışma süreleri kısalıyor ve olanaklar azalıp, zorlaşıyor…

Dijitalleşme ve teknolojinin yaratacağı sonuçlar ve zorunluluklar nedeniyle, klasik modelde çalışanlarda  kitlesel işten çıkarmaların artması, yeni/mobil/esnek zamanlı işlerin gelişmesi bekleniyor.
Kurumsal/Bireysel organizasyon ve bütçelemeye dikkat edilmeli.

“T tipi insan” kavramı, “sözleşmeli paydaş” uygulaması yayılıyor…Kurumlar esnek ve güncel olabilmek amacıyla, mesleğini beceriye dönüştürüp, teknolojiyle  bütünleştirebilen ve dijital dünyada markalaşabilen (T tipi) bağımsız uzmanlarla/danışmanlarla  çalışmaya yönleniyor. Kemik kadrolar dışındaki pozisyonlar için bordrolu insan çalıştırmak ve  yüklenmek/ağırlaşmak/karmaşıklaşmak yerine; kontratlı stratejik danışmanlarla esnek, odaklı çalışma  eğilimi gelişecek görünüyor.

BB ve X’ler, Y leri yönetme sevdasından vazgeçmeli…

Son 4-5 yıldır “BB/42+, X/32+, Y/12+ (yaş) diye kategorize edilen nesil tanımlamaları” her derde deva  sanıldı, ancak “Y’lerle başa çıkma gayretleri” ne yazık ki pek işe yaramadı. Özellikle tabletlerin hızla hayatımıza girmesiyle algılıyoruz ki aslında hepimiz; “Screen Agers > Ekran Nesli” olmuşuz. Ve bundan  sonrasında Y’lerin, hatta Z’lerin; BB’lara, X’lere teknoloji öğreteceği “tuhaf” bir çağa ilerliyoruz…
İnsanlık tarihinde ilk defa, büyüklerin küçüklerden eğitim alacağı günler göreceğiz… Bakış açınızı  reset’leyin!

Linkedin’de en çok yazılan 10 özellik?

Ücretli ya da kontratlı çalışarak para kazanmak isteyen herkesin Linkedin’de profil sayfasının olması  şart. İş arayanlar için de çalışacak, çalıştıracak kişileri/kurumları arayanlar için de Linkedin tartışmasız en önemli kaynak olma yolunda hızla ilerliyor.Türkiye’de dört milyon civarında kullanıcısı olan iş amaçlı, profesyonel network platformu Linkedin’in Amerikalı üyeleri profillerinde geçen yıl en çok “creative-yaratıcı” tanımını kullanmış. Oysa önceki yıl  yaratıcılık ilk onda dahi yokmuş ve en çok yazılan özellik; “ileri düzeyde deneyim” imiş. Anlaşılan
bir yıl içinde rekabetçi avantaj “tecrübeden, yaratıcılığa” kaymış.

İçinde dijital kanatlarla uçtuğumuz siber çağda eskiden öğrenilenlerin “çok çabuk eskimesi” gerçeğini düşününce bu sonuç normal görünüyor. Özellikle teknik deneyim, mesleki beceri vb. yeni teknolojilerle  bütünleştirilip, güncellenmezse geçer akçe olma özelliğini ışık hızıyla kaybediyor. Bu yüzden şimdi en  değerli yetkinlik; yepyeni şeyler bulabilmek, yani yaratıcı, buluşçu olmak.

Linkedin için Amerika’da en çok bahsi geçen top 10 listesinde sık tekrarlanan diğer özellikler de şöyle;
Organizasyonel, etkin, ileri düzeyde tecrübe, iş takipçisi, motive, buluşçu, problem çözen, iletişim
becerileri, dinamik” gibi tanımlamalar.Bu araştırma yazısı,Sn.Ufuk Tarhan’ın (Dijital Futurist)  değerlendirmelerinden alıntıdır.İş dünyası çalışanlarına önemli bir yol haritası oluşturmaktadır.

POZİTİF YÖNETİŞİM TOPLANTILARI / ARALIK 2011

Ermaden A.Ş.’de Pozitif  Yönetişim toplantıları devam ediyor.

10.SANAYİ KONGRESİ;”Sürdürülebilir Rekabet Gücü: Dalgaları Yöneterek, Geleceği Tasarlamak”

”Sürdürülebilir Rekabet Gücü: Dalgaları Yöneterek, Geleceği Tasarlamak” ana temasıyla  14-15 Aralık/2011 tarihinde gerçekleştirilen 10.SANAYİ KONGRESİ ‘nin açılış konuşmalarını Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, İSO Başkanı Tanıl Küçük ve İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan yaptı.
Kongrede,  yaşanan küresel kriz ve ekonomik gelişmelerin oluşturduğu dalgaları yöneterek geleceği tasarlama yöntemleri  değerlendirildi.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük açılış konuşmasında;
“Zorluklara, eksiklere rağmen sanayimiz, bir şekilde su üstünde kalmayı ve hatta yüzmeyi başarmıştır.Bundan sonrası için hedefimiz artık, sanayimizi, çok daha uzun mesafeler kat edebilen, tekniği güçlü, kondisyon sahibi bir yüzücüye dönüştürmek olmalıdır. Beklentimiz, hükümetimizin, sanayimizin mücadelesine daha fazla destek verebilmesidir” dedi ve sözlerine  2012 yılı analizi ile devam etti.‘’Küresel ekonomiye bakıldığında, gelecek birkaç yılın çok kolay geçmeyeceği, halihazırda işaretlerini veren değişimlerin, dalgalanmaların, güç kaymalarının devam edeceğinin anlaşıldığını kaydederek, şöyle devam etti:
Karşımızdaki tablo, tarihin çözülme ve yeniden yapılanma evrelerinden birinde olduğumuza işaret ediyor ve biliyoruz ki, böyle değişim ve yeniden yapılanma dönemlerinin kazananları ve kaybedenleri oluyor. Bulunduğumuz dönemeçte, önümüzdeki temel mesele, ülkemizin değişimin kazananları arasında yer almasını sağlamaktır ki, küresel ekonominin yükselen yıldızlarından biri olarak görülen Türkiye, potansiyeli ile bunu fazlasıyla hak etmektedir. Kazananlar arasında yer alabilmek için, kongremizin başlığında da ifadesini bulduğu üzere, bu fırtınalı ortamda, gelen veya gelebilecek dalgaları iyi anlamak, doğru yönetmek ve ülkemizin geleceği için fırsata çevirebilmek gerekiyor.”Küresel ekonomide başarıya giden yol, sürdürülebilir rekabet gücüne sahip olmaktan geçiyor.
Bu bağlamda, makro ekonomik düzeyde gerekli yapısal değişimi sağlamak,  rekabet için en uygun ortamı yaratabilmek ki, bu nokta, esas olarak, hükümet ve ekonomi yönetiminin sorumluluğundadır. 
Mikro ekonomik düzeyde ise şirketler düzeyinin, küresel ekonomiden gelen dalgaları karşılamaya,  hem fikri hem fiziksel anlamda hazır olmasıdır ki bu noktada,    her zaman altını çizdiğimiz üzere,  şirketlere, özel sektöre, büyük görev düşüyor’’dedi. 
ARGE, teknoloji geliştirme, inovasyon gibi, küresel rekabetin ana unsurlarının, sanayicinin gündeminde ilk sıralarda yer aldığını belirten Küçük, konuşmasını; “Bilim ve teknoloji, ülkenin uluslararası konumunu ve geleceğini belirler” sözleriyle bitirdi.

İSO Meclis Başkanı Erdal Bahçıvan açılış konuşmasında zamanın stratejik önemine değinerek, geleceği tahmin etmenin en kolay yolunun, onu şekillendirmekten geçtiğini belirtti.
Bilgiyi yönetmenin en kolay yolunun insana yatırım yapmaktan geçtiğini belirten Bahçıvan,teknoloji transferi ile kalkınma ve sanayileşmenin olamayacağını, Türkiye’nin kendi teknolojisini kendisi üretip, sanayileşme ile ulusal ekonomiye katkı sağlaması gerektiğini belirtti ve konuşmasını , ‘’Mevcut ekonomik büyümeyi istihdam dostu haline getirmeliyiz’’ diyerek  bitirdi.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu ise,ülkelerin en büyük itici gücü,zenginliklerinin en önemli kaynağı ”GİRİŞİMCİLİK’‘ tir dedi.Türkiye’nin son 9 aylık büyüme oranı %9.6 ile gelişmiş ülkeleri solladığını ve ‘’KENTSEL BİR EKONOMİ’’ haline geldiğini belirtti. 
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ise,
’’Türkiye ekonomik alanda çekim ve cazibe merkezi olmuştur’’,diyerek  iş yerlerinde yalın üretim kullanımının önemine değinen Sn.Bakan,  önümüzdeki dönemde mikro reformların yoğunlaşacağını belirtti.

 

İŞ DÜNYASINDA FARK YARATANLAR 20. KALİTE KONGRESİ’NDE BULUŞTU

Bu yıl 3 bin kişinin katılımı ile gerçekleştirilen 20. Kalite Kongresi’nde aralarında Güler Sabancı, Bülent Eczacıbaşı, Ali Sabancı ve Serpil Timuray gibi isimlerin bulunduğu konuşmacılar kalitenin fark yaratmak ile ilişkisini anlattılar.
Kongrenin açılış konuşmasını yapan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Doğan, KalDer’in yirmi yıllık bir geçmişin ardından bugün Türkiye’nin vizyonuna yön veren sivil toplum kuruluşlarından biri haline geldiğini söyledi.

“TÜRKİYE’NİN VİZYONUNA YÖN VERİYORUZ”
İki gün sürecek olan kongrenin açılışında konuşan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Doğan, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 20 yıl önce 1. Kalite Kongresi açılışında yaptığı konuşmadan alıntı yaparak, “Kalite’nin gelişmesi için en verimli ortam serbest rekabet ortamıdır. Avrupa Birliği’ne tam üyelik niyetimizi ortaya koyduğumuzda, bu rekabet ortamında yarışmaya hazır olduğumuzu dünyaya ilan ettik” dedi. Bu cümlelerin bir taraftan KalDer‘in kuruluş nedenlerini açıklarken aynı zamanda, Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinin de yol haritasını ortaya koyduğunu ifade eden Hamdi Doğan, “KalDer yirmi yılık bir geçmişin ardından bugün Türkiye’nin vizyonuna yön veren sivil toplum kuruluşlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. Derneğin amacı sadece işletmelerin rekabet ortamına hazırlanması değildir. Türkiye’nin yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkıda bulunmak amacını içeren bir zenginliği taşımaktadır” diye konuştu.

YENİLEŞİM ODAKLI BİR YAKLAŞIM
2011 Kalite Kongresi’nde ele alınacak “Fark Yaratmak” kavramının temelde yenileşim odaklı bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Hamdi Doğan, “Gelişim sürecinde, büyümeye etkili ve çarpıcı katkılar yapacak bir faktördür. Fark yaratarak büyümeyi ve liderliği sürdürmek, günümüzde pek çok işletmenin vizyonlarına taşıdıkları bir kavram olmuştur. Fark yaratmak çoğu zaman yerleşik ve geleneklere bağlı işletmelerin daha zor başarabildikleri bir yöntem olarak görülmektedir. Kırılganlık noktalarında ise bir çıkış yolu olarak gündeme gelmektedir” diye konuştu.

Older posts Newer posts

© 2024 Perihan USTA

Theme by Anders NorenUp ↑